Küresel askeri harcamalar, artan jeopolitik gerilimlerin etkisiyle 2024'te rekor seviyeye ulaştı. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre, dünya genelindeki askeri harcamalar bir önceki yıla göre %9,4 artarak 2 trilyon 718 milyar dolara yükseldi. Bu artışta, özellikle Avrupa ve Orta Doğu'daki askeri harcamalardaki belirgin yükseliş etkili oldu.
Dünya Askeri Harcamalarında Öne Çıkanlar
SIPRI raporu, küresel askeri harcamaların son 10 yıldır sürekli arttığını ve bu artışın Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en keskin yükseliş olduğunu vurguluyor. Küresel olarak kişi başına düşen askeri harcama ise 334 dolarla 1990'dan beri en yüksek seviyeye ulaştı.
- ABD: Askeri harcamalarda liderliğini koruyor ve küresel harcamaların %37'sini oluşturuyor.
- Çin: Harcamalarını sürekli artırarak ikinci sırada yer alıyor.
- Rusya: Ukrayna savaşıyla birlikte harcamalarını önemli ölçüde artırdı.
- Almanya: Yeniden silahlanma politikasıyla askeri harcamalarını dikkat çekici şekilde artırdı.
- Ukrayna: Rusya ile savaş halinde olması sebebiyle askeri harcamaları yükseldi.
Türkiye'nin Askeri Harcamalarındaki Değişim
Türkiye'nin askeri harcamaları da küresel eğilime paralel olarak artış gösterdi. Rapora göre, Türkiye'nin askeri harcamaları 2015-2024 döneminde %110 arttı. Geçen yıl ise bir önceki yıla göre %12 artarak 25 milyar dolara ulaştı. Bu artış, Türkiye'nin bölgesel güvenlik kaygıları ve savunma sanayisine yaptığı yatırımlarla ilişkilendirilebilir.
Avrupa ve Orta Doğu'daki Yükselişin Nedenleri
Avrupa ülkeleri, özellikle Ukrayna'daki savaş ve ABD'nin NATO'ya olan bağlılığı konusundaki belirsizlikler nedeniyle askeri harcamalarını artırdı. Orta Doğu'da ise İsrail'in Gazze'deki saldırıları ve İran'ın bölgesel politikaları askeri harcamaların yükselmesine neden oldu. İsrail'in askeri harcamaları geçen yıl %65 gibi çarpıcı bir oranda arttı.
Küresel askeri harcamalardaki bu rekor artış, dünya genelindeki gerilimlerin ve güvensizlik ortamının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Hükümetlerin askeri güvenliğe öncelik vermesi, ekonomik ve sosyal alanlarda önemli sonuçlar doğurabilir. Bu durum, uluslararası ilişkilerde daha karmaşık ve öngörülemez bir döneme işaret ediyor.