Türkiye ekonomisi 2026 yılına girerken, bütçe tartışmaları da alevleniyor. Meclis'ten geçen 2026 merkezi yönetim bütçesi, 16,2 trilyon TL gelir ve 18,9 trilyon TL gider öngörüyor. Ancak, 2,7 trilyon TL'lik bütçe açığı hedefi ve özellikle faiz ödemelerindeki artış, ekonomistler arasında endişe yaratıyor. Peki, bu durum ne anlama geliyor?

Faiz Ödemeleri Rekor Kırıyor

Bütçedeki en dikkat çekici nokta, faiz ödemelerindeki yüzde 82'lik devasa artış. İlk 9 ayda faiz ödemeleri 1 trilyon 662 milyar TL'yi aşmış durumda. Bu durum, bütçedeki faiz giderlerinin payını yüzde 16'nın üzerine çıkarıyor. Yani, toplanan her 100 TL vergi gelirinin 21,4 TL'si sadece faiz ödemelerine gidiyor. Bu durum, gelecekte kamu hizmetleri ve yatırımlar için ayrılacak kaynakları ciddi şekilde kısıtlayabilir.

Ekonomistler, bu artışın nedenlerini şöyle sıralıyor:

• Yüksek enflasyon
• Merkez Bankası'nın faiz politikaları
• Döviz kurundaki dalgalanmalar
• Artan borç yükü

Bütçe Açığı Kontrolden Çıkabilir Mi?

Piyasa aktörleri, artan faiz yükü ve iç talep baskısı nedeniyle bütçe açığının öngörülenden daha yüksek gerçekleşebileceğine dikkat çekiyor. Özellikle yüksek enflasyonun devam etmesi ve TL'nin değer kaybetmesi durumunda, bütçe açığının daha da büyümesi kaçınılmaz olabilir. Bu durum, devletin borçlanma ihtiyacını artıracak ve faiz oranlarını daha da yukarı taşıyacaktır.

Vatandaş Ne Beklemeli?

Bütçe açığının büyümesi ve faiz yükünün artması, vatandaşın cebini doğrudan etkileyebilir. İşte olası sonuçlar:

• Vergi artışları
• Kamu hizmetlerinde kısıtlamalar
• Enflasyonun yükselmesi
• Alım gücünün düşmesi

Ekonomideki bu dalgalı seyir, önümüzdeki dönemde daha dikkatli ve tedbirli olunması gerektiğini gösteriyor. Hükümetin, bütçe disiplinini sağlamak, enflasyonu düşürmek ve yapısal reformları hayata geçirmek için kararlı adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, faiz canavarı bütçeyi yutmaya devam edecek ve bunun bedelini vatandaş ödeyecek.